16 Nisan 2009 Perşembe

Kaf Dağının Ardındakı Okul

SON AŞIKLARDAN

Düşenler böyle sevdaya,
Yanıp ta püryan olmaz mı?
Dalanlar muhit deryaya,
Coş edip umman olmaz mı?

Kutsal kitapların birinde “Önce söz vardı...” der. Türklerde bu sanki, “Önce şiir vardı...” gibi söylenebilir. Hakikaten Türklerde yapısı çok sağlam, kuralları olan bir şiir geleneği vardır. Literatürde buna Türk Halk Şiiri adı veriliyor. Aşık Edebiyatı veya aşıklık geleneği Türk Halk Şiiri’nin temelini oluşturuyor. Aşık geleneği, günümüze kadar uzanan coşkun bir ırmak. Ancak son yıllarda, bu ırmağın sularında azalma gözleniyor. Günümüzde aşık geleneğinden yetişmiş şairlerimizden bu işi “layık-ı vechile” yapanlar, bir başka deyişle ustalıkla şiir söyleyenler az sayıda.
Şehrimizde, aşık geleneğinin klasik anlamda son halkalarından biri yaşıyor. Asıl adı İsmail Çelik olan Aşık Pervanî’yi, üyesi olduğu Eskişehir Şairler Derneği’nde hemen hemen her gün görebilirsiniz. “Yusufelili Aşık Pervanî/Hayatı-Şiirleri-Karşılaşmaları” (*), Taner Artvinli tarafından kaleme alınmış, Pervanî’nin hayatını, şiirlerini ele alan bir eser. Aşık Pervanî, geçtiğimiz aylarda evinde bulunan bu kitabın bir nüshasını imzalayıp bana verdiğinde, bu durum, kafamda Pervanî hakkında makale yazmak fikrinin bir bahanesi oluverdi. Yazımıza Pervani’nin bir şiiriyle soluklanıp devam edelim:
“Aldanma dünyanın saltanatına,
Ömür gelir geçer tufan olursun,
Güvenme gençliğine şecaatine,
Soyunur cesedin üryan olursun.” (s. 75)
Aşık Pervanî’nin kısa biyografisi şöyle: “Aşık Pervani, 1931 yılında Yusufeli’nin Okar (Havuzlu) köyünde dünyaya gelir. Dedesi büyük aşıklardan Aşık İkrarî’dir. Babası Ali Efendi, kendinde olmayan aşıklık geleneğinin oğlu İsmail Çelik’te gerçekleştiğini göremeden ölür. 1949 yılında aşıklığa başlayan ve Aşık Pervanî mahlasını alan Çelik, aynı yılın sonbaharında komşu olan Zor (Esenkaya) köyünde yaşayan dönemin en usta aşıklarından Huzurî Baba’yı ziyaret eder. Kaldığı bir hafta boyunca Huzurî Baba ile karşılaşmalar yapar. Aşıklığın her dalında sınavdan geçer. Pervanî buradan ayrıldıktan sonra eline sazını alır ve Anadolu’yu dolaşmaya başlar. Altı yıl süren bu seyahatten sonra köyüne döner. Daha sonraki yıllarda Sarıkamış ve son olarak Eskişehir’de fırıncılık yapan Aşık Pervanî şehrimizde yaşamaya karar verir. 1963 yılından beri de Eskişehir’de ikamet etmektedir.” (s. 21-27)
Kitabın önsözünü daha çeşitli dergilerde Pervani hakkında yazılar yazmış Mehmet Gökalp kaleme almış. İşte Aşık Pervanî’den bir kıta:
“Biz kimiz, neciyiz bilmek isteyen,
Bir kaşı Leylanın hayranıyım ben,
Aşkın pazarını bulmak isteyen,
Lal ü gevher satan dükkanıyım ben.” (s. 87)
Aşık Pervanî, “badeli aşık”lardan. Köyünde, 18 yaşındayken tarlada armut ağacının altında uyuyakalır. Rüyasında Kenan İlinden Nazlıhan adında bir kızı görür ve aşık olur. “Bade içirilir.” Uyandıktan sonra köyüne döner. Köyün marangozlarından Ahmet Usta’ya bir saz yapmasını ister. Ve aşıklık böyle başlar. Aşık Pervani’den bir kıta şiir daha:
“Gene göz yaşlarım aktı süzüldü,
Dertlerim yan yana sıralananda,
Zağ vurdu kalbime candan bezdirdi,
Kaderin okuyla yaralananda.” (s. 107)
Kitabın basılması için kaynak bulamayan Taner Artvinli’ye, turistik gezi için Yusufeli’ye gelen Amerikalı çift, Elizabeth ve Landon Thomas çifti maddi katkı sağlarlar. Aşık Pervanî bir şiirinde bunu şöyle dile getirir:
“Sağolun, sahip çıktınız kitaba,
Minnettarız sizin gibi ahbaba,
Pervan’dan Thomas’a merhaba,
Parlak olsun istikbaliniz efendim.” (s. 12)
Kitapta, Aşık Pervani’nin şiirleri; Destanlar, Koşmalar, Semailer, İlahiler ve Divan Tarzı Şiiler bölümleri ile yer almış. Kitabın sonunda Pervani’nin çeşitli aşıklarla olan karşılaşmaları yer alıyor. Aşık Pervani mahlaslı, İsmail Çelik’e sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum.
(*) Artvinli, Taner (2001). Yusufelili Aşık Pervanî / Hayatı-Şiirleri-Karşılaşmaları, Ürün Yayınları, Ankara.